29 Temmuz 2010 Perşembe

Düşünmenin İzdüşümü


Düşünürüz değil mi?

Aktarabilir miyiz?
Herzaman değil...Düşüncelerimizi aktaracağımız kişi sevdiğimiz ise genelde sus pus oluruz,hatta yetmez küs oluruz.(Bayanlar özellikle:),"Hadi bizi anla!! "deriz susarak...
Yetmez bazen,takıldığımız anlarda ellerimize,mimiklerimize başvururuz.Etkili de olur hem görüntü hem ses olayı.
Çünkü sesli düşünürsek işte o an konuşmanın kapsama alanına girmiş bulunuruz.Konuşmanın da bir çok yöntemi var,belki hala bilmediğimiz...
Konuşma yöntemlerinden bir kaçının eksikliği anlatımda nelere yol açar tahmin bile edilemez.
Mesela;bizim bir sabah şekerimiz vardı,üniversitede okurken...Yetmiş küsür yaşında belki,şekerliği yerinde de susup gözleri konuşsa çok daha iyi anlaşabileceğimiz biriydi...Sade bir ses tonuyla anlatacağı ne varsa anlatır,sonrada çıkar giderdi.Ah bir farkedebilse bu eksikliğini,"etkili konuşma sanatı"ile ilgili bir kaç bir şey araştırıp öyle karşımıza çıkardı...
Ben de öğretmenim,onun gibi yapıyor muyum?
Yapsam kuzular beni dinler mi hiç:)...
Ne zor şey aslında şu bloga düşündüklerini aktarabilmek,o duyguyu okuyucuda da oluşturabilmek...Her yazar kişisi "kendim için açtım blogu,kimse anlamasa da mühim değil"dese de,birilerinin anlayabilmesi emin olun ki onu mutlu kılar.Ben gibi...Yazarken tıkır tıkır bi hevesle yazılır-genelde-.ve okuyucuya ulaşmanın verdiği o rahatlıkla yeni yazılara yelken açılır.Meğer içimizde ne büyük bir yazarlık sevgisi varmış:)Hem kompozisyon gibi giriş,gelişme,sonuç tedirginliği yaşamadan,çalakalem,öylesine yazabilmek...Hoş ama zor iş....
Sayfamda yazılanlar kimine ilginç gelir;arada bir uğrar,kimi sever her zaman uğrar:)kimi de bir tık darbesiyle sayfamı uçurabilir.Kimi yorumuyla beğenir,kimi beğense de yorum yapmaz:)
Neticede şu yazdıklarımla da bir şeyler anlattığıma inanıyorum,okuyan varsa buyursun her zaman,bekliyorum...
Derler ya hep,"ne düşündüğünüz değil,nasıl ifade ettiğiniz önemlidir"diye...
Konuşmanın yazıya döküldüğü anları yazmak istedim,konuşur gibi...

Ne hoş bir şey ki,eli kalem tutan her birey bembeyaz sayfalara birşeyler yazabilir.Ya da ekranda yeni yazılar oluşturabilir klavyesinin yardımı ile...Ama işin zor kısmı okuduğunu anlaşılır kılabilmek,okuyucuda hoş izlenimler bırakabilmek.Bunun içinde hayatta muhakkak öğretmenimizden ya da büyüklerimizden duyduğumuz bir cümleyi uygulayabilmek önemlidir"okuyun!"
Çünkü okuduklarını analiz edemeyen hedefine ulaşamaz...
Bazen masabaşında otururken"aklıma bir şey gelmiyor"deriz,işte o anda günlükler imdadımıza yetişir.Ben bu tür blogların bu yüzden çok etkili olduğunu düşünüyorum.Yazmaya günlük tadında başladığınızda gerisi çorap söküğü gibi geliyor ve yazma işinin en güzel payını tatmış oluyoruz.
En çok yaptığım hatalardan biri papağan gibi kelimeleri tekrar etmek:)Bunun içinde uyguladığım en etkili yöntem ise bulmaca çözmek.Farketmez kare,sarmal,çengel...Bulmaca olsun yeter:)En azından kelime yetersizliğinden kurtulmuş oluruz bu yöntemle....
Bazen de yazılanları anlamayız,çünkü teknik anlamda çok fazla terim kullanılır.Bunları bilmek zorunda değiliz,bu yüzden yazılanların her telden okuyucuya ulaşması için anlaşılır olması gerektiğini düşünüyorum.
Bir de...
En mühim şey bana göre,yazıda melodi bırakabilmektir:)
Herkeğin kendine has yetenekleri vardır,kimi yemek yapmayı beceremez ama müthiş bir damak tadı vardır.Kimi resim yapamaz ama tabloları şahane yorumlar.Bu yüzden kendimizi kasmayalım,yüreğimizin iki sesli melodisini dinleyip,ne ile mutlu oluyorsak onu yapalım...

(resim:deviantart)

25 Temmuz 2010 Pazar

Bir klip(Mad World) ve müzik...

Müzik dinlemekten ne kadar keyif aldığım sayfamdan ve yazılarımdan anlaşılıyordur.Arabada,teneffüs aralarında,uyumadan hemen önce,canım sıkıldığında yani hayatımın büyük bir kısmında,dinlerken huzur bulduğum müzikler bir nevi dost gibi bana…


Geçmişe bakıldığında toplumdaki sınıflaşmalar,ayırımlar,karmaşalar müziğe de yansıyıp çeşitli kültürlerin oluşmasına neden oldu.Kimi politikacılar çığırtkanlıklarla müziği çeşitli kalıplara soktular,ezilenler ise öfkelerini yine müzikle dile getirmeye çalıştılar.
Herkes için farklı bir iletişim şekli oldu müzik…
Konu hakkında yazmama neden olan ise,dinlediğim müziğe uyan keyifle seyrettiğim güzel bir klip.İçinde yaratıcılık,sakinlik,huzur olan ve göz yormayan sade bir klip…


İşitsel anlamda ne kadar keyif veriyorsa,görsellik açısından da seyretmeye doyamadığım klipler vardır benim için.Toplumsal gelişmeyle paralel bir seyir izleyen müzik,çekilen klipler açısından da bir o kadar gerileme göstermiş durumda.Ve ben yabancı kliplerdeki sadece “açıklık”bakımından özenilen Türk kliplerini seyretmekten çok fazla keyif alamıyorum.
Şimdi gecenin sakinliğini ve huzurunu yaşamak için "Mad World"u  yine ve yeniden dinliyorum...

21 Temmuz 2010 Çarşamba

Artık sanal değil:)


Ablacık…
Buluşacağımız günün akşamı havayı ağlattık, buluştuktan az bir süre sonra yağmuru kurutan gülüşlerimizle ısıttık içimizi.Muhabbetin başlangıcı”dur bakim sana,çok şekersin Ezgiiiii:)”,”Sen de çok güzelsin Nihan ablaaa”olunca birbirimizi daha da mutlu ettik sanırım:)Gülümsüyorum hala…

Oturduğumuz köşede böceklerin beni ısırmasıyla,hayvanlara ettiğim eziyetin cezasını çektiğimi,güzelim tatlıyı bin parçaya bölüp iki saatte yiyerek de yemek bakımından ne kadar yavaş bir insan olduğumu tanıdın.Ha bir de Ezgi ne kadar da kahkahalar atsa,içindeki hüzün kıymığının onu nasıl rahatsız ettiğini anladın.Seninle arabada”californication”söylemek,müzikler hakkında konuşabilmek,ikimizin ortak yanlarını bulabilmek gerçekten çok keyifliydi.


Tolga abi;
Ortadünya…
Yeşil ahşap bir masa,şirin sandalyeler,kahve ve beğendiğim yeşil bardak.Karşımda hikayesini dinlemekten keyif aldığım sen…İnsan hayata sıkıca bağlanmayı öğrenir seni tanıdığında.Seni tanımak güzel şeyler kattı bana.
Mesela,içtiğim koca bir bardak portakal suyunun vitaminini kattı yüreğime içten sözlerin...
Paylaşacak çok şey var aslında güne dair.Sadece minik bir teşekkür yazısıydı bu,kabul ederseniz:)…
Dilerim yine en kısa zamanda,bu sefer üç kişilik sohbetlerimizle tatlanır güzel zamanımız.
Teşekkür ederim,
Her şey için…