21 Ağustos 2010 Cumartesi

Yalnızlığın ilacı;Bir tas şeker


Kırışık ellerin taşıdığı bir tas şeker,muhabbeti aratan…

Hayata direnemeyen omurgalarında koca bir yalnızlık barındıran...
Uzun ve yalnız bir ömrün pençesine düşen;O…
Kerpiç evin duvarlarındaki denizin dalgası,titrek ellerin fırça darbeleriyle oluşturulmuş,neredeyse yontma taş devrine rahmet yağdıran evin en sakiniydi...
Evin yolu geçeni değil de sonbaharın demini karşılıyor gibiydi…
Sarı,kuru,ayazı olan bir yol…
Köyde yaşayan tek oğlundan da ümidi kesmiş,hayata küsmüş,gülüşü hüzne kilitlemiş kendi halinde yaşıyorken,köye gelen öğretmenlerle konuşmak ümidiyle elinde bir tas şekerle okul kapısında belirirdi.
Öyle ya,ne yemek yapacak derman kalmıştı ellerinde,ne de konuk edebileceği bir yer…
Küçük odasına sığamayacağımızı düşündüğünden,elinde bazen bir çay,bazen akide şekerleriyle kapımıza kadar gelir,sohbet ederdi…
Sınıf penceresinden evine doğru baktığımda elinde odun parçasıyla toprağı çizdiğini görürdüm.
Sadık yarinin toprak olduğu düşüncesi içine yerleşmiş olacak ki,onunla dertleşecek kadar içine sığmayan bir şeyler vardı…
Sözler,yaşanmışlıklar,acılar…
Anlatmadı,anlatamadı derdini hiç…
Elinde dul kalmış bir yaşam vardı sadece,bankalara yatırılamayan…
Bankaya yatan da sadece yaşlılığının karşılığıydı…
Dumanlar tütüyor bahçelere kurulan sobaların üstünden.Çocuklar evlerin arasına sıkışan yollarda kendilerine oyunlar üretiyorlar,top yapıyorlar çamaşır suyu kutularını.Kadınlar tek merdivenli kapı önüne tüneyip,eşarplarının ucu ağızlarında birbirlerine laf anlatıyorlar.Erkekler evden bozma köy kahvesinde zamanı geçiriyorlar,telaşsız…
Geriye evin tek göz odasında,sedir üstünde,camdan dışarıyı seyreden yaşlı kadınlar kalıyor…
Ve bir de,
Yalnızlıktan firar etmek isteyen,yine de geçmişin elini bırakmayan bir kadın;
Selvi nine…

14 yorum:

acartolga dedi ki...

Anlatım şiirsel, imgelerle yüklü... Nineyi anlatırken amacın insanları duygulandırmak sanki; fon müziği de bunu gösteriyor bence.
Bununla birlikte öyküleme tekniğin her zamanki gibi güzel, insanların dramlarını, acılarını, mücadelelerini, ruh durumlarını bence iyi anlatıyorsun, tıpkı M. Gorki gibi, J. London gibi, Yaşar Kemal gibi... Bu bağlamda özellikle bu tür yazılarının toplumcu-gerçekçi olduğu söylenebilir, bunu ideolojik anlamda söylemiyorum, yanlış anlama.
Uzun zamandır ne blog okuyorum, ne yazıyorum, dinlenmeye karar vermiştim ama bu yazına yorum yazmadan edemedim.
Sevgiler.

ezgilimelodi dedi ki...

AcarTolga;Aslında neler hissettiğimi karşımdaki de hissetsin istiyorum.Anlaşılır olmak benim için önemli.Bunu iki yaldızlı kelime yazıp da anlatımımı güçlendireyim diye değil de o an ne hissediyorsa yüreğim onu aktarmaya çalışarak sağladığımı düşünüyorum.
Müziğe gelince;Çok sevdim ben bu müziği.Bazen alakasız da olsa müzikler yayınlıyorum sayfamda...
Ama bu müzik yazıma sanki uydu değil mi abicik?
Benzettiğin yazarların kıyısından bile geçecek donanıma sahip değilim ama okumaktan keyif alıyorum.Kimbilir,etkileniyorumdur belki de...
Yorumun için teşekkürler...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili Ezgi çok duygulanarak okudum güzel yazını.Yurdumuzda yaşlılık genellikle yalnızlık demek oluyor.Köylerdekiler yine de daha şanslı tek tük de olsa kapısını çalan bulunur .Ya şahirdekiler çok yalnız.
Sevgiler...

elif dedi ki...

ne güzel anlatmışsın ezgi.sanki tam karşımda görür gibi oldum, duygulandım. yüreğinin hissettiklerini bizede hissettirdin buna emin ol. sevgiler...

Pusulasız Hayat Kitap Sesleri dedi ki...

Bu hayatta beni yalnızlık hep üzer ama en çok yaşlı insanların yalnızlığı üzmüştür Ezgi'ciğim.
onca yaşanmışlıktan sonra yalnız kalmak ne acı.
Güzel yüreğine sağlık canım.

ezgilimelodi dedi ki...

Gökçe7;Dedemin ve anneannemin en büyük korkusuydu yalnız ölmek...Ne tuhaftır ki ikisinin de yanında annem vardı o an...
Yalnız kalmak,yalnız ölmek...
Zor...

ezgilimelodi dedi ki...

Elif;Bunu yaşatabildiğime sevindim Elif.Teşekkürler...

ezgilimelodi dedi ki...

Özlem;Tercih edilmiş yalnızlık gibisi yok elbet,ama insan kendisiyle başbaşa kaldığında yalnızlığını geçmişin ellerine bırakıyor.Ve geçmişi nedense acı hatıralar karşılıyor...
Mutlu anlarımızın tüm acıları bastırabilmesi ümidiyle...

Yaşamın kıyısında dedi ki...

çok acıtıcı, sevdim selvi nineyi.
özlem'de yaylalar yorumunu görünce bloguna uğramadan geçemedim. Karadeniz ve yaylalar aynı yorumu paylaşmışız sanki. Ben değil eşim karadenizli ama ben yaylalarını ve bol oksijenini çok seviyorum karadenizin.
Güzel ve çekici bir blog ile karşılaştım.
Sevgiler...

ezgilimelodi dedi ki...

Yaşamın Kıyısında;Hoş geldin:)
Beklerim her zaman...
Sevgi ile...

Esin Bozdemir dedi ki...

Selvi nine, gözümün önünde canlandı sevgili ezgi...ne hazin bir yalnızlıktır değil mi o iç burkutan yaşlılıklar! daha yakınen tanıklık edişlerini yüreğinde hissederek aktardığın yazına birde incesaz'ın o muhteşem yorumunda firarı çok örtüşmüş, çok yakışmış canım...
sevgilerimle...

ezgilimelodi dedi ki...

Esmir;O yine elinde bir tas şekerle bizi görmeye gelecek..."N'olur siz de gelin!"diyerek...
Hikayesi bol bir köy,ya da ben gözlemliyorum.Hayatlarını okuyamasam da içlerindeki saklı hüznü çıkarmaya niyetleniyorum hep...
Teşekkür ediyorum güzel yorumun için...
Sevgiler...

Sazan dedi ki...

Selvi Nine, bugün o olmak istedim, bugün ben aülamak istiyorum Ezgi...

Yalnız kalmak istemiyorum, bana ince saz eşliğinde masal anlatır mısın?

ezgilimelodi dedi ki...

Sıradan Bir Sazan;Anlattığım masalların sonu mutlu bitmeyebilir ama...