30 Mayıs 2011 Pazartesi

MSN muhabbetleri:))



Aslında yazacak vaktim yoktu ama beni güldürüp duran kuzu kelebeklerin "msn"muhabbetlerinden bir kısmını sizinle paylaşmak istedim.
Malum,benim kuzular bilgisayarla geç tanıştıkları için,bilgisayar onların en vazgeçilmez eğlenceleri oldu.Şimdilerde  "msn"çılgınlığı başlamış aralarında,sormayın gitsin:)Bilgisayar odasında bulunanlar birbirlerini eklemişler-hepsinin adresinde de benim adım var:))))-yazıp duruyorlar birbirlerine,hem de dilin en sade,en güzel hali ile...Yazım kurallarına onlar kadar dikkat etmediğim için de düzeltmemi istiyorlar:)
Çevirim dışı ileti yazarak"seni seviyorum Ezgi"diyorlar:)
Neyse...
Okul çıkışı bir saat kadar köyde kaldığım için bilgisayar odasına inip,çocuklarla "msn"den yazışıyoruz.Yanımda öğrencim Rabia var.Çocuklara "ben çıkıyorum,bye"diye yazıyorum.Bilgisayar başına toplanan diğer çocuklar hep bir ağızdan okuyorlar:
Ben çı-kı-yo-rum biiii-yeeee
Biyeeee????
"Biyeee ne ki?"diyor bir tanesi.
Cevap veriyor diğeri.
Biyeee,biyeeeee,haaaa Raaabiyeeeee
hahahaha:))))
E ben onlara "bye"dersem onlar da bunu derler:)
Nasıl ayrılacağım ben bunlardan ya:))
Nöbetçiyken de anasınıfı öğrencilerine bağırıyorum,"Beyler aşağıya inin!"diye.Kırmızı önlüklü bıcırık"ohooooo biz daha bey olamadık kiiiii!"diyor.
Öğretmeni bozmakta üstlerine yok yani:)))

29 Mayıs 2011 Pazar

En Son Yürekler Ölür...



"Hayır!"diyemeyen yüreğine o gün de söz geçiremedi...
Annesi için özenle hazırladığı akşam yemeğini yemek için beklerken,arkadaşının sesiyle balkona doğru koştu:
"Hadi bu akşam Sinop'a gidelim!"
"Hayır!"diyemedi...
Babasının ölümünden sonra evin erkeği o olmuş,mahallelinin yardımına koşarak yardımseverliğini bir kez daha ortaya koymuştu.Komşunun halısı,evin badanası-boyası,dostların derdi-tasası,hepsinde O vardı...
Haftalar öncesinde teyzesiyle balkonda otururken"Olur da kaza falan geçirirsem,organlarımı bağışlayın,olur mu?"demiş,teyzesinden azar işitmişti...Sonrasında sevdiği kızdan bahsederek ortamı neşelendirmeye çalışmıştı.Henüz göremediği kızı istemeye gidecekti annesiyle...
Samsun-Sinop yolunda ilerlerken uykusu gelmiş ve arkadaşının arabayı kullanmasını istemişti.Güvenle ilerlediği yolu arkadaşına teslim ederken,kendi güvenliğini unutup sessizliğe dalmıştı.Sayısızca atılan taklalar sonucu,emniyet kemeri takılı olan arkadaşı kurtulmuş,kendisi ise daldığı sessizlikten uyanamamıştı...
Bir hafta önceki konuşmaları,teyzesinin aklına geldikçe çıldırır gibi olmuştu...
"Kaza bu!
Kim bilebilir ki!"
Ölen gencin yastığının altındaki kitabı okuduğunda gözyaşlarına boğuldu kadın...
Okuduğu kitap, kaza sonucu hayatını kaybeden ve organları bağışlanan bir kahramanın hikâyesiydi...
O,"Bir tek gözlerimi bağışlamayın!"demişti...
Organları,hayata tutunmak isteyenlere can olurken,en son yüreği ölmüştü O'nun...
(Yazdıklarımın hikâyeden ibaret olduğunu söylemek isterdim;fakat hepsi beni ürkütecek kadar gerçek...)
Yastığımız altındakileri yaşayabileceğimiz kadar gerçek hayat...
Sevdiklerinize tutunun...
Sıkıca...

23 Mayıs 2011 Pazartesi

EVLENDİK BİZ:)))

Başlık aslında doğru.Evlendik bizJ(Tayin işlemleri için öncelik evliliktiJ)
Spor ayakkabılarla sabahın köründe,başkan vekilinin odasında ellerimizde çaylar attık imzamızı…
E bastım ayağına da damadın;fakat topuklu değildi ayakkabılarım.
AcımadıJ)
Ardından nişan törenimiz oldu bizim…
Bir gariplik var değil mi?
Evliliğin temeli zaten bir garipti.
**
Ben dokuz yaşında bir kız çocuğuyken bir çocuğa aşık oldum.(Öncesinde anasınıfında aşık olmuştum;sevdiğim çocuk yüzünden bayramda ördek bile olmaya razıydımJ)
Aşk dediysem,en sevdiğim oyuncağı paylaşmak,peşinde dolaşmak,hatta annesinden sallanan küpe istemek kadar da doğal bir olaydı benimkisi…
Büyüdük,uzaklaştık,uzak kaldık…
Başlangıç noktamın dokuz yaşım olduğundan bir haber,ben büyümekle meşguldum…
O da büyüdü…
İçimde bir gizli sevgi…
O da büyümüş…
Az gitti,uz gitti,dere tepe düz gitti aşk..Giden belki de aşk değildi,bambaşka bir şeydi…
Aşk yürüdükçe yoldaki can kırıklarına takıldı ayakları…
Aşk,biraz ağladı…
Zaman,son kullanma tarihi olmayan en büyük ilaçtı…
Ve şimdi yaş 26…
İyi bir zaman değil mi?
O bir dakika sildi yılların tüm özlemini…
**
Takım elbiseli amcamız nikah memuru kıyafetini giymek için dolabına yöneldi”direk imzalara geçelim mi?”dedi.
Yok,her şey usulünce olsun dedikJ
“Değerli misafirler !”diye bir giriş cümlesi yaptı,odadakiler gülmeye başladı.
Odada beş kişiydikJ
Aile cüzdanını elime aldığımda kısa bir şok yaşadım.
Henüz biz nişanlanmadık ki?:)
E artık yarın da istemeye geliriz dedi damat,herkes kikirdemeye başladıJ
Sonrasında bahçede aile içinde sıcacık bir tören yaptık.Gerçekten sıcacıktı.Dört koldan yapılan börekleri tabaklara koyan teyzeler ve hatta bahçeye getirilen dönerci amca bile sarıldı,sevdi biziJ
Ardı ardına sürprizler yapıldı.Elbisemin etekleri her türlü çimen,pasta,çamur lekesini üstünde taşıdı.Ayakkabıdan sıkılıp terliklerle dolaştım.Çok rahattım,hopladım,zıpladım...Bir ara bahçede herkesin elinde nikah şekeri vardı.Bu da bana yapılan en güzel sürprizlerden biriydi.Mutlu oldum,herkes de mutluydu...
Şimdi sıra en güzel ay olan Eylül’de…
Yani eksiğimizi tamamlamakta...
Mail atan,arayıp soran herkese teşekkürler…
Okul ve evlilik işleri haliyle yorduğu için fotoğraf ve yazı ekleyemiyorum.
Kısaca özetini yaptım işteJ)
Hadi bana mutluluklar dileJ

21 Mayıs 2011 Cumartesi

MUTLULUĞUN -E"V" HALİ

Anlatacak ne çok şey var aslında...
Şimdilik sadece bu mutlu anı duyurmalı tüm dostlara...
Belki fotoğrafla bir şeyler canlanır akıllarınızda:))

6 Mayıs 2011 Cuma

Bu Muhabbet Bitmez:)

Sınavlar,dersler,projeler,kutlamalar,anmalar yormadı da,çocuklara aynı şeyi onlarca kez tekrarlamak yordu beni…
Nasıl mı?
“Örtmenim,bedenimiz var mı?(Beden’den kasıt derstir aslında)
"Evet,ders programını takip edin!"
Aradan kısa bir süre sonra
“Örtmenimmm,bedenimiz var mı?

“Evet,Çalışma Kitabı 35’i açalım”
“Öğretmenim,sayfa kaçtı?”
35”
“Kaçı açıyoruz?”
35”
“Ders kitabı mı,Çalışma Kitabı mı öğretmenim”
“Çalışmaaaaaaaaaaa”
“35’mi?”
Bu esnada kulaklarımdan dumanlar çıkıyor.

“Ödevlerinizi yapmayı unutmayın!”
“Öğretmenim,nerede yapalım?”
“Evde yapman tercihimdir.”
“Öğretmenim,ev ödevi mi bu?”
“Ya,adı üstünde ödeeev!”
“Örtmenim,Ersin şimdi yapıyor!!”

Ve çocukların asla söylemekten çekinmediği replikler:
“Örtmenim,kitabımı evde unuttum.”
Öğretmenler nasıl cevap verir buna,bir düşününJ))
“Öğretmenim,zile ne kadar kaldı?(Dördüncü saat açlıktan bayılırlar.)
“Önlüğümü neden giymediğimi açıklayabilir miyim?”
“Tuvalete gidebilir miyim?”
“Kavurma yedim de su içmeye gidebilir miyim?”
“Kardeşimden boya alabilir miyim?
“Okuma yarışı yapacak mıyız?”

Ve sonu gelemeyen muhabbetlerimiz:

“Bak,beni çok ararsınız sonraaaa!”
“Öğretmenim,Dilara numaranızı kaybetmiş…”
Çok sinirlendiğim bir gün,”Tayinim çıktı,mutlu oldunuz mu?Gidiyorum işte!”dedim.Sınıfa döndüğümde hepsi ağlıyorlardı.İçlerinden bir tanesi “Hadi hayırlı olsun!”deseydi ne yapardım bilmiyorumJ

“Arkamdakiler konuşmayı kesiiiiin!!”
“Aaa,öğretmenim nasıl görüyoo?”
“Öğretmenler görür!!”
“Yok ya,öğretmen dolabından bakıyomuş..”
Öğretmeni bozmaktan çekinmezler de…

Öyle oluyor ki artık ben değil çocuklar yaptıkları esprilerle cevap veriyorlar birbirlerine:
“Öğretmenim kalemim evde kaldı.”
“Hmm,evlendir o zaman”
Ben değil,onlar söylüyorJ

“İlknur,lütfen sorularla dalga geçmeee!”
İlknur,sınavlarda en ilginç cevapları verir.
Kağıda gülen yüz çizdiğimde ona el,kol,bacak yapar.

Ders sırasında sınıfta dolaştıklarında dersi bırakıp”gümbüdüüü gümbüdü gümbüdü gümgüümmmmmmm!”derim;bakakalırlarJ

"Hapşuuuuuuuu!!"
“Çok yaşayın öğretmenim”
“Öğretmenim,çok yaşayın!”
Diğeri:
“Allah’ın işine karışmayın..”
GülüşmelerJ

“Öğretmenim,tahtadakini deftere mi yazalım?”
“Nereye yazmak istersin?”
“Öğretmenim,yazalım mı?”
“Öğretmenim,sayfam bitti nereye yazayım?”
Yazmamak için her türlü bahaneye hazırdırlar..
Aklıma kadar çok şey geliyor ki,devamı belki daha sonraJ

Güzel bir hafta sonu diliyorum herkes için…