Sonrasında herkes kendi düşüncesini ve başından geçenleri anlatmaya başladı.Kiminin iki yaşındaki yeğeni,doğru düzgün konuşamaz iken gazetedeki bütün araba markalarını sıraladığını,diğerinin akrabasının reklamlar başladığında televizyona odaklandığını,çocukların artık oyunlardan sıkıldığını,sadece bilgisayar oyunlarının onların dikkatini çektiğini anlattılar...
Çocuklarına limon satmayı öğreten halamın,o zamanlar ne yaptığını anlamaya çalışamasam da çocuklarının şimdi iyi birer girişimci olduklarını görüyorum.
Şimdi değil limon satmak,çocukların dışarıya çıkacakları cesaretleri bile kalmadı,televizyon haberleri ve canavarlaşan insan türleri yüzünden..
Peki çocuklar gerçekten doyumsuzlaştılar mı?
Şehirde öğretmenlik yapacağım zaman vereceğim bir şekere burun mu kıvıracak çocuklar?
Zorlanacak mıyım,bilmiyorum.
Oturup geçmişteki çizgi filmlerden bahsetsek-ki zamanında olmuştu-herkesin ortak filmleri,oyunları ve hatta çamurdan yaptıkları bebekleri olmuştur.
İtiraf etmek gerekirse şu an zirvede olan çizgi filmi seyretmeye bir dakika bile tahammülüm yok..E çocuk musun,diyebilirsiniz ama ben eski filmleri seyretmekten gerçekten keyif alıyorum.
Çocuklar zamanlarının çoğunu evde geçirdikleri için anneleri veya babaları onlarla eğitici faaliyetlerde bulunmaya başladılar.Yapılabilecek en güzel etkinliğin de bu olması gerektiğini düşünüyorum.Televizyonun içine hapseden etkisinden kurtulmak için annelerin gerekli özveriyi göstermeleri ise ayrı bir güzellik...
Evet,benim de ailem ilgiliydi;ama hatırladığım en iyi katkı babamın ödevlerimde bana yardımcı olmasıydı.Geri kalan zamanlarda dışarıda icat peşinde koşturuyordum.Bulaşık telini yakıp maytap niyetine sallamak gibi:)))
Şimdilerde birkaç çocuğu kendi haline bıraktığınızda oyun kuramadıklarını görebilirsiniz.Her birinin ilgi alanı farklı olduğundan bir arada olmaktan da çabuk sıkılacaklardır.
Çocuklar,aklınıza dahi gelmeyecek küçük olayları zihinlerinde tutar ve doğruluğundan emin olamadan kendileri hayata geçirirler.
Bu bir reklam da olabilir,yanlış seçilmiş bir film de..
Keşke onlara mücadele edebilecekleri bir hayat sunulabilse..
Bu şartlarda zor...
11 yorum:
Cevap veriyorum; Evet doyumsuz bir topluma doğru gidiyoruz sadece çocuklar değil, hepimiz...
Bir çocuk düşün, özgürce sokağa çıkamıyor, oynayamıyor, çünki koşup oynayabileceği bir alan yok, olsa da bir trafik canavarına denk gelmesi içten bile değil. Yine bir çocuk düşün, bayramda en masumane duygularıyla gidip kapı kapı dolaşıyor şeker toplayabilmek için ve bir daha hiç şeker yiyemiyor. Başka bir şehirli çocuğu hayal et, ailesi ile gezebileceği tek alan devasa alışveriş merkezleri.
Sonuç mu? Tüketmeye dayalı, pazarlama ruhlu ve reklamla kodlanmış minicik beyinler...
Bir anne olarak çoğu zaman oturup bunun üzerine kafa yoruyorum, ben marka bağımlısı olmayan bir çocuk nasıl yetiştiririm diye, hadi bunu da bir tarafa bırak "mutlu bir çocuk" nasıl yetiştiririm diye soruyorum kendime. Bu çok basit bir soru aslında ve inan Ezgi bazen yanıt bulamıyorum, ben kendi içimde yanıtları bulsam da bazen fiziksel çevre ya da kültür buna müsade etmiyor.
NİHANSU;Gelecekten ben de korkuyorum.Hepimizi daha iyiye ulaşma telaşı sarmışken,reklamın,markanın peşinde sürüklenmişken çocukların bu şekilde yaşamalarını çok görmüyorum..
Kültür bile kal/a/madı artık...
Çocuklar ufacık şeylerden mutlu oluyorlar...
Ya biz??
Sorun bizde değil mi?
Haklisin eskiden azicik birkac parca oyuncakla ne kadar mutlu mesut oynardik, ondan baska birsey icat eder, hayalgucumuzu de katar yeni seyler cikarirdik. Simdi hersey var , cocuklarin odasi tepeleme oyuncak dolu ve yine de mutsuzlar, yetmiyor surekli istiyorlar. Bilgisayar, tv oyunlarindan arkadasla oynamayi unuttular. Surekli bir ekrana bakiyorlar. Cogu cocuk facebook'a bile giriyor. Cocuk mu buyuk mu hepsi karisti...
gazoz kapaklarının içine çamur doldurup düzleştirilir sonrada yılan oynanırdı :)
oyuncağını kendi yapıp oyununu üreten çocukların ruh sağlığı ve algısının daha sağlıklı olduğunu söylüyor güvenilir uzmanlar...
katılmamak elde değil
çünkü çocuk psikologları
ve çocuk psikiyatrları altın çağlarını yaşıyorlar bu dönem...
sevgiyle...
DİDEM;Tüketiyoruz,tükenecek ne varsa..
Biz doyumsuzluğumuzla aslında onlardan çok daha vahim durumdayız..
Düş bile hazır...
Hayal kuramıyoruz...
SEDENCİK;:)Hepimizin ortak hayalleri varmış işte Seden..
Çok haklısın...
Bulaşık teli yakmak istedim. Dünyayla beraber. ehi...
çok doğru katılıyorum sana
OYUMBEN;Önce kendini yak,kıvılcımlar yeter dünyaya:))
BAHAR;Teşekkürler Bahar..Sevgiler
ben çocukluğumda iki oyuncakla havalara uçardım,şimdi arkadaşlarımın çocuklarına oyuncak aldığımda beğenmiyolar..nedenmi pcp istiyolar daha 7 yaşındaki çocuk bilgisayara hapsoldu bu ülkede:(( birde şuna inanıyorum yokken yoklukta herşey kıymetli ama eğer varsa o çocuğa bişey beğendirmek mesele..herşey tükendi ne kaldı bilmiyorum yarının çocuklarına.!
MEYRA;Tükeniyoruz sanırım Meyra...
Çok haklısın Ezgi'cim, tükenmeye tüketilmeye direnmemiz gerek.
Sevgiler kocaman:))
Yorum Gönder