23 Aralık 2012 Pazar

Taş Duvarlar İçinde Bir Oda

İnsanın isteklerinin zamanla yerine geliyor olması müthiş keyif verici bir duygu...Ama,dediğim gibi zamanla...
Bilmediğim bir şehirde eşya arama derdinde olmak ilk başlarda kastı beni,ama neyi istediğimi iyi bildiğim için sonralarda sıkıntı yaşamadım.Puzzle gibi eğlenceli:)

Taş duvar fikri uzun zamandır aklımdaydı,Ahmet ile girdiğimiz ikinci yerde aradığımız şeyi bulduk,babamız da zaten bu konuda oldukça deneyimli olduğundan o da duvarın yapılmasını sağladı ve büyük uğraşlar sonucu taş duvarımıza kavuştuk:)
Maliyeti emin olun televizyon ünitelerinden çok daha uygun,görünümü daha güzel ..

"Sadelik ve az eşya"ana düşüncemiz olunca da perdelerimizi de buna göre seçtik.Perdecide  Venedik temalı fonları görünce taş duvarlı şirin odaya uygun diye düşündüm ve tam da düşündüğüm gibi oldu.Zaten şapkalı avizemizi daha önce de paylaşmıştım.Parçalar bütünleşince,odaya uygun sevimli hediyeler de gelince oturma odasını içimize sinmiş bir şekilde tamamlamış olduk..


Siyah,beyaz,gri,mor,turkuaz..Hepsi de sevdiğim renkler..
Bu arada evlilik hazırlığında olanlara kolaylıklar diliyorum..

20 Aralık 2012 Perşembe

Küçüğün Bedduası:))

Emin değilim ama yaşadığım onu gösteriyor...
Bir hafta öncesinden çocuklara "birinci sınıf karma aşı "yapılacağı duyuruldu.Benim minnaklarda hafta boyunca telaş,korku,karın ağrısı aldı başını yürüdü..Nitekim ayın 19'u geldiğinde sağlıkçılar okulumuza gelerek çocuklara aşı yapmaya başladılar.Her şey hazırlandı,sınıf defterindeki listeye göre çağırıldı kuzular..Kurbanlık koyun gibi titreyerek yanıma geldiler.Kendilerini iyi hissetsinler diye her öğrenciyi aşı sırasında kucağıma aldım,kollarından tuttum.Onlar titriyor,ben de kendimce gaz veriyorum,"hiç acımayacak ya,sinek ısırığı gibi!!"diyerek..Serde erkeklik var,kızların ağlamadığını görünce erkekler kendilerini ayrı bir kasıyorlar,ama hepsinin nasıl da canının yandığını anlayabiliyorum.Çocuklar iğne acısıyla inlerken benim pek bilmiş kuzucuğum Kaan,"Sağlık Bakanlığı yapıyor bunu diiiil miii öğretmenim?"diyerek hemşireleri güldürüyor.Sıra ona geldiğinde kasmayı bırakıp deli gibi ağlıyor..
Aşı bittikten sonra hepsine ağlamadıkları için teşekkür ettim,korkulacak bir şey olmadığını iğnenin o kadar da acıtmayacağını söyledim.Cevaben kollarını tutup bana kızgın kızgın "hı hııı"yaptılar.:)
**
Hastayken ayrı bir nazlı olan Ahmet,benden uzuuuun zamandır yapmadığım bir şey istedi:
Tost..
Tost makinesi üst dolapta olduğu için sandalye yardımıyla almam gerekiyordu.Sandalyeyi kavramamla birlikte çığlık atmam bir oldu:
Elimi arı soktu!!
Zavallı hayvan işaret parmağımla sandalye arasında kaldığı için iğnesini sokma ihtiyacı hissetmiş ve canımı inanılmaz acıtmıştı.Gerçi Ahmet'in ve arkadaşların da verdiği tepki nedense hep aynıydı:
O hayvanın bu havada işi ne!
Olacağı varsa buna hiçbir şey engel olmuyor.Koca evde sandalye arkasına gizlenmiş,ömrünün son deminde belki de uçmaktansa konmayı tercih etmiş..Parmaklarım arasında o da ölmeyi istemezdi sanırım...
Gece boyunca o acıdan kıvranıp durdum,parmağım şişti,kızardı,acıdı,falan filan..
Öyle atmakla olmuyormuş,iki kolundan da iğne vurulan o minicik kolların acısını benim de yaşamam gerekiyormuşş..
"Al sana sinek ısırığıı!"dediler içlerinden,biliyorum:)

14 Aralık 2012 Cuma

Okumayı Öğretirken Yazmayı Unutmak

Belki de harflerle çok fazla haşır neşir olduğumdan yazıdan uzaklaşıyorum..Malum,birinci sınıf okutmak başlı başına bir mucizeye tanık olmak...
Bir gün öncesinden suratına boş bakan o çocuk,mısır patlağı gibi ertesi gün şakırdamaya başlıyor.O harfleri birbirine ekliyor;sen de sevincini ekliyorsun harflere,uzun bir mutluluk zinciri özetle...
Bazen bilmiş bilmiş öğüt vermeye çalışıyorum,sonra kendi halime kızıyorum.Onlar daha çocuk,hele bu yıl tam anlamıyla çocuklar...
Büyükler küçüklere zarar veriyor,veliler şikayete geliyor,sesler,uğultular,kayıp olan eşyalar,hırsızlık,sorunlar derken vakit geçip gidiyor..
Çocuklar değil de veliler inanılmaz yoruyorlar beni.Çocuk gibi şikayet ediyorlar onlar da..Geçenlerde okula uğramayan bir veli sınıfa aniden dalarak"bu çocuklar disiplinsiiiiiiz,ödevlerine bakılmıyoooooor"diye inlemeye başladı.Sabırla onu dinledikten sonra,yaptığı davranışın yanlış olduğunu söyledim.Henüz çocuğuna defter almayan bu velim,bir başkasının gazına geldiğini bana özür dilemeye geldiğinde anlatıyor..Çocuklara üzülüyorum cahil aileleri olduğu için...
Dilden dile dolaşan bu mevzudan sonra birçok velim bana övgüler yağdıyor"biz çok memnunuz hocam"diyerekten...
Hiç bir şekilde gaza gelmediğim gibi yaptıkları övgüyle de gaza gelmiyorum..
Bugün okula gelen velim de,"Çocuğum seni benden daha çok seviyor hocam"dedi.Okul çıkışı beni şapur şupur öpen küçüğüm henüz 60 aylık...Montunu giymesine yardım ediyorum,tuvalete götürüyorum,-hatta iğrenmeyin- kazağındaki sümüğü çıkarmaya çalışan  çocuğumu ben temizliyorum..Garip bir duygu,çok garip...
Yanımdakinin midesi bulansa anında benim de bulanırdı,şimdi sınıfımdaki kusmukları midem bulanmadan temizliyorum...
Her öğretmen değerlidir ama okuma-yazma öğreten öğretmenlerimin emeklerinin ne derecede olduğunu daha iyi anlıyorum..
Bir harf öğreniyorlar diye sevinçten bin takla atıyorum:)
Attığım taklalar beni yormuş olacak ki yazmaya çok da fırsat bulamıyorum...
Özlemişim..
:)