28 Ocak 2011 Cuma

Tatil Zilleri çalıyorrrrrrr:)

Beşinci sınıfın beni bu kadar çok zorlayacağını tahmin etmezdim.Gece yastığa başımı rahatça koyabilmek için,elimden gelen tüm çabayı gösterdim.Çocukların gelişim özelliklerini göz önünde bulundurarak biraz daha sabırlı olmayı öğrendim.Herkesin çarpım tablosunu ezberleme gibi bir kabiliyetinin olamayacağını,kendini çok farklı yönlerde geliştirebileceğini gördüm,yaşadım...
Ama tatili onlardan daha çok bekledim,yalan yok:)
Bugün süslü karnelerini dağıtmadan önce onlara aldığım kış tatili kitaplarını dağıttım."Damla Yayınevi"hazırlamış olduğu kitapta maske ve dama oyunu da verdiği için çocuklar heyecanla kitapları kaptılar:)Ardından ellerinde bulunan garip bir müzik aletini çalıştırarak apaçi dansı yaptılar.Çok güldüm:)
"Sizi özlemeyeceğim,kusura bakmayın!!"dedim;yine inanmadılar:))
Cidden özlemeyeceğim.Çünkü benim de dinlenmeye ihtiyacım var:)
Bütün meslek arkadaşlarıma iyi tatiller diliyorum...
Son olarak"yeşil giyinmişsiniz örtmenim,ne olur maskeyi takın da bir resim çekinelim."diyen öğrencilerimin çektiği tavşan pozumla yazımı sonlandırıyorum:)


Alalaaaaalong alalalaaaalalaaalong long liii longlonglonnnnggg:)))

24 Ocak 2011 Pazartesi

Ruhun Gıdası Müzik:)

Bir önceki yazımda iyileşmemi dileyen tüm dostlara sevgiler:))
10.iğneyle birlikte evet çok daha iyiyim:))
Sevdiğim bir müzik belki size de iyi gelir:)
Mutlu günleeeeeeeerrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrrr

19 Ocak 2011 Çarşamba

Hastalık...


Ezgi,ağır bir grip geçiriyor...
Yazmaya dahi enerjisi kalmadığından kendini onu yoracak her şeyden uzak tutmaya çalışıyor...
Görüşene kadar herkesin kendisine iyi bakmasını istiyor...
Hoşçakalın...

15 Ocak 2011 Cumartesi

Yorulmak...

Ayarı bozulmuş semaverin buharıyla buğulanan camı(evet aynen böyle oldu:)) sildim ellerimle…
Boğazım acıyordu biraz,ayakta duramıyordum,gülesim yoktu…
Yokuştan inmekte olan eşeği görene kadar…
O da ayakta duramıyordu…
Çocukların altlarına poşet alıp kaydıkları o buzlu yolda,niye yürümeye çalışıyordu,o da bilmiyordu…
Gülümsedim…

Acaba hangi okulda kapımı keçiler çalacak,çeşmenin yanında at konaklayacak,sınıfıma kuşlar dolacak,bayramda konuğumuz bir eşek olacak,gelen bir çiçeğin üzerinde tırtıl kaybolacak diye düşündüm…
Başka bir okulda yine ben,ben olur muyum??
Alışır mıyım rahatlığa?
Ya da daha da mı zorlaşır her şey?
Bir şaka yaptım sınıfıma.Gidiyorum,dedim;susturamadım hiçbirini.Salya sümük oldular,sildim yüzlerini…
Yerde beş taş oynayarak telafi ettim şakamı.(müdür görmediJ)
Alıştılar,alıştım…
Yoo,tatili öğrencilerimden daha çok istiyorumJ
Beni sadece onlar yormadı…
Köy yordu,yol yordu,insanlar yordu…
Bir gün bitecek değil mi???

12 Ocak 2011 Çarşamba

Uykulu gözlerle cevaplanan Mim

O kadar yorgunum ki!
Sınav,kağıtlar,hatta kağıtların yaptığı kesikler:(,uykusuzluk ve beni olumsuz etkileyen onlarca şeyin içinde buraya yazma fırsatım olmuyor.Okurken bile yoruluyorum:)
Sevgili Kiraz Çiçeği bana bir mim göndermiş.
Teşekkür ediyorum:)


1. Kac yaşınizdasınız? : 
Doğum günümde çooook sevdiğim Suinci bana bir şiir armağan etmişti.Ben işte o yaştayım:)


2. İsminizin son harfi ne? : 
:)))
Zor bir soru:)))


3. En sevdiginiz renk : 
Pazartesi;Mavi Salı;Yeşil Çarşamba;Mor Perşembe;Kırmızı Cuma;Beyaz Cumartesi;Pembe Pazar;Siyah:)))


4. Kilonuz kac? :
Newbahar inanır mısın,cidden kilo verdim:))
O sarı ördek resmimden eser yok şimdi:)))


5. Boyunuz kaç? :
1.65


6.. Ailenizin kaçıncı Çocuğusunuz?
Personel bilgi kağıdı doldurduğumu hissettim bir an.
Bir abim var,ben onun bambalıyım.
Bambal:Çok tatlı:)))


7.En sevdiginiz Şarkı: 
Dinlediğim her güzel şarkı en güzeldir benim için...


8. Sizce sarışın mı esmer mi? 
:))Cidden güldüm.
Hangisi güzel bakarsa o...


9. Sigara ve alkol kullanır mısınız? 
Kullanmam...


11. Cayi fincanda mı seversiniz, yoksa cay bardaginda mı? 
1.uzun teneffüste fincanda,2.kısa tenefüste çay bardağında:)


12.Akilli bir kadin olmak ne demek sizce?
Yazdım,sildim...
Cevap vermeyeceğim:)


13. İkinci hayat varsa nerde yasamak istersiniz? 
Cennet...


14. Mutluluk ne demek?
Sağlığının ve sahip olduklarının farkında olup şükretmek demek...











9 Ocak 2011 Pazar

Uyan!




Rengini unuttu kar,
Neden yağdığını da..
Attı havanın nabzı,
Rüzgar  bile ağaçların yakasında
Hal kalmadı yanmaktan,
Söz kalmadı susmaktan,
Islığını çaldı hayat,bak ıslığını!
Deli kızım..
Uyan!!!

5 Ocak 2011 Çarşamba

Gülsem midem düzelir mi?:)

Köye gidiş-geliş yaptığım 4.yıl itibariyle,öğlen aralarını bazen gaza gelip türlü yemekler yaparak,bazen köylülere davet edilerek,bazen yemeye bile üşenerek geçiriyoruz...
Öğretmen sayısı az olduğu için de kim ne getirmişse piknik misali ortaya döküp muhabbetle yiyoruz.
Engin hoca'nın yaptığı aşureyi dahi yiyebiliyorum(aşure sevmememe rağmen:))
Et yemeyen arkadaşıma unutup et suyu çorba içiren de benim:))
Çakmadı olsun:)))
Bugün de bir hevesle brokoli,havuç,karnabahar ve sayamadığım türlü sebzeyi haşlayıp doğrayarak kendimize iki çeşit yemek oluşturduk.
1)Yoğurtlu
2)Zeytinyağlı ve limonlu
Çeşit budur işte:)))
Afiyetle yedik,ellerimize sağlık diledik...
Kurs sonrası midem bulanmaya başladı.Eve zor attım kendimi...
Diğer arkadaşlarıma herhangi bir şey olmadığına göre başka bir sebepten dolayı bu haldeyim...
Ben artık çok yorulduğumu düşünüyorum.
Tatile ihtiyacım olduğunu düşünüyorum.
Abur cubura alışan midemin sağlıklı besinlere tepki verdiğini düşünüyorum.
Ha bir de doktora gitmek istemiyorum.Hastaneye gitmeyi sevmiyorum...
***
DALGALARI AŞMAK ve ESMİR beni ödüllendirdiler.Onlara çok teşekkür ederim.Gerçekten de tam benlik bir ödül oldu.Dalgaları Aşmak beni unutmadı bu mimde:))Bu daha da sevindirdi:)))
Teşekkür ederim sizeee:))
Yanınızda olsam gülücüklere boğardım sizi ama yapabileceğim en güzel şey size kuzucukları anlatmak olacak:)
Hadi bir tane söyleyeyim:
Ders esnasında parmak kaldırılır.Ders,Türkçe..soru:
*Şaban öldü diyorlar,hala nasıl oynuyor?
*Şaban ikiz mi?
*Şaban'ın kız kardeşi var mı?Adı Şabaniye mi?
:)))))))
NOT:Üşendiğim için resim koyamadım.Bunlarla idare edeceksiniz artık:):):):):):):):):):):))))))))))))))))

4 Ocak 2011 Salı

Babam'a...


Binlerce kilometre uzağımda olsan,aldığım her güzel yemek kokusunda sen olacaksın...
Herkes parfüm,sen doğal kokarsın...
Parfümün baharatlardır.Sen hepsinin en güzel harmanısın...
Fotoğraflara düşkündün sen ve en sevdiğin resimdim,halı üstünde uyurken...
Tutkuyu öğrettin,sevdiğine sahip olmak için çaba sarfetmeyi,sabretmeyi...
Ve sevmeyi öğrettin sen,karşılıksız sevmeyi...
Sana sarılmak,seninle konuşmak ve seni yaşamak çok güzel...
İyi ki doğdun sen
İyi ki en güzel ezgin oldum ben...

2 Ocak 2011 Pazar

Eller...


Ölmeden beş gün önce,her zaman dinlendiği yatağından kalkarak ellerine baktı.Üzerindeki çizgileri,derisinin inceliğini seyretti.Gözleri doldu,ağlayamadı.Ellerine bakarak seyretti hayatını.Öyle ya,hayatı ellerinden geçmişti.Elleri tutmuştu eşinin ellerini.Çocuklarını,elleri sevmişti.Çalıştığı  vergi dairesinde onlarca kağıda elleri imza atmıştı.Yaşlılığını adadığı bahçesindeki güllerin dikenleri ellerine batmıştı.Şimdi ise,dokunulduğunda canını yakacak kadar ince elleri”buraya kadarmış!”diyordu.Ağladığını gören olmamıştı,kardeşinin vefatı dışında.Kendinin eriyip gideceğine bile ağlayacak kadar korkmuyordu hayattan.Elleri ağlattı bir tek onu.Ömrünün tozunu bir çırpıda silen elleri…
Duaya açılan,çalışmaktan yorulmayan,sevginin,öfkenin,hüznün,yaşanabilen her duygunun mimarı.Yorgun,masum,yitik,ömrü çatlak çatlak açılan elleri…
Dedemin özlediğim elleriydi...
                                                                ****
Dokunmak,hissedilen en özel duygudur.Güzel olmasa,sevgililer uzaklara isyan edebilirler miydi?Acıyı hissedebilir miydi yüreği dokunamadan?
Parmak uçlarındadır kalbimiz.Dokunarak kendimizi ifade ederiz.Bebek bile annesini ancak dokunarak sevebilir,okşar yüzü annenisinin kalbini.Sevginin pekiştirilebilir önemli ölçütüdür eller.Yüzeyi değil,içinde gizlidir hayatın görünmez yolları.Her çizgi kaderin kadarını yansıtır gözlerimize.Yaşadığımız kadardır kaderimiz.Kaderimiz ellerimizdedir.
Beşi de birbirinden farklı;beşi de aynı yerde farklı yönlere bakan insanlar gibi.Farklı yüzlerin bir arada yaşadığı bir dünya gibi.Birinin eksikliği etkiler bir diğerini.Her parmağın ayrı bir ismi,üstlendiği ayrı görevleri var.
Vücudun yükünü taşıyan ellerimiz gün gelir yüzümüzden önce yaşlanırlar.Hayat önce ellerimizi yıpratır.Çok yorulanın elleri daha çok yollara ayrılır.Çatlaklarını bir tutam toprak doldurur.Yüzümü seven işçi kadının kuru elleri gibi.Onların gökkuşakları bile bahçede kuruyor.Kuru hayat,kuru aş,kupkuru…
Ömür törpüsü yontar tırnaklarımızı.Canımızı yaktığında bekleriz birinin koynundan çıkardığı sargı bezini vermesini.Parmaklarımız kanarsa,daha dikkatli oluruz hayata karşı.Kiminin parmakları başkaları tarafından törpülenir.Muntazamdır.Hayatı zaten bağımlı yaşamaktadırlar.
Elleri yaşlı görünen çocukları gördünüz mü?
Ben gördüm.
Ellerin yumuşaklığına hayretle dokunan çocuklar…
Onların hikayeleri çok daha ayrı.Tek ortak nokta yağmurdan bile küçük ellerinin varlığı…
Ve en hüzün dolusu,uzaklara sallanan eller…Boşluğa sallanır gibi,tüm iyi dileklerimiz ellerimizin ucuna gizlenir gibi,tüm dualarımız ellerimizin ucunda şimdi…Yüzde beliren emanet tebessüm,parmak uçlarından akan gözyaşları ve hüzün…
 Ekranda bile okuyucunun yüreğine dokunabiliyorsak eğer,dokunabilmek için her duygunun elleri olduğunu unutmamalıyız.
Yüreğinizdeki ellerinizin sevgiyle dokunması dileğiyle…