3 Eylül 2013 Salı

Kadir..

Yeni okuluma gideceğim ilk gün mini mini birler gibi benim de karnıma ağrılar girmişti.Kişinin kendini yeni bir ortamda ifade etmesi benim için biraz sıkıntılıdır.Alışamam hemen,karışam da kalabalığa..Adımı karşımdakinden beklerim genelde..
 O ilk gün,velimin attığı adımdan çok ağzındaki sakıza odaklandım,adım atmadı zaten bildiğin öcüymüşüm gibi baktı bana.Sakız ağzından çıktı çıkacak..
-Çocuğunuzun öğretmeni benim..
-....(Sakız bu esnada diş izleriyle hala işkence çekiyor..)
-Öğretmen beni dövmez dimi anne?
-Yok ooolum dövmezz!(Sakızı yuttuğunu sandım,donmuş bir kare gibi bakıyordu..)
...
Kendimi velilere anlatmam zaman aldı.Sınıfı boyadım diye suçlu bile oldum yani..Nitekim zafer benimdi-son ay anladım bunu-,artık beni tanıyorlardı..Sakızlı annenin çocuğu-bir ismi var elbet,sakız kimliğinin önüne geçiyor-sakin ve derslere karşı ilgiliydi.Annesi okumaya geçmesi için onu zorlasa da sınıfta ben rahatlatmaya çalışıyordum.Dövebilecek bir yapımın olmadığını iyice kavradığı için yanımda kendini güvende hissediyordu.Tek sıkıntımız vardı;yorgunluk...Kuzucuk her zaman kendini yorgun hissediyordu.Derslerde parmak kaldırmaya dahi üşeniyordu.
Doktora gitmesi gerektiğini söyledim annesine..Sağlık ocağına çok kez götürse de olumsuz bir şeyin olmadığını söyledi annesi..
Okuma bayramının olacağı okulun son ayında devamsızlık yapmaya başladı.Bayram hazırlıklarına katılmadı.Ablası kardeşinin hastanede olduğunu söyleyince endişelenedim."Yok yok bir şey yok grip olmuş"dedi.Ona da söylememişler hastalığını..Öğrendim...
Midesine yakın kötü huylu bir kitleyle aylarca yaşamış,dördüncü evresine geldiğinde ise minik vücudu kaldıramayıp yığılmış...
İlk ay hastaneye kimseyi almadılar,tedavi sürecine başladılar..Sonrasında eve geçtiğini duydum,aradım gitmek istedim.Mutlu olacaklarını söylediler...
Elimde oyuncak paketim eve doğru yürüdüm."Kadiiiiiir,öğretmenin geldi baak!"dedi annesi..
Baktım, yok bakamadım,zaman burkuldu,yavaşladı,durdu...
Hâlini gördüğümde ne yapacağımı bilemedim,yutkundum.Sarı saçları gitmiş,kirpiklerine kadar çıkan maskesi rahatsız ediyor onu belli..On altı kiloya düşmüş,bir deri bir kemiğin ne olduğunu gösterir halde vücudu...
Bir yıl boyunca ona eşlik eden sakızı yok annenin ağzında.Bana sarılıyor,ağlıyor,ağlayamıyorum,düğüm düğüm içim...
İnsan hayatının ne kadar değerli olduğunu çocuğumun gözlerinde görüyorum.
Fotoğraflar çekiniyoruz,oyuncaklarla oynuyoruz da kimi kandırıyoruz bilmiyorum...
Bir anne için en kötü şeydir çocuğunun başına böyle bir şey gelmesi...
Dünyadan bir haber,dua ediyor iyileşmesi için..
Ben de ediyorum,hatta kim bunu okuyorsa onun da etmesini istiyorum...
Tüm hastalar için,tüm insanlar için...
Öğretmen kimmiş,çocuğum okumuş mu okumamış mı,hırs yapsın,çalışsınlar yok artık.Tek bir şey var "iyileşmek"...
Kendinizi iyi hissetmek istiyorsanız,kendinize gerçekten de iyi bakmak zorundasınız..Hayat öncelikli olarak sağlık ve huzurla güzel..


28 Ağustos 2013 Çarşamba

Kilim..


Uzun bir aradan sonra yazacağım ilk yazımın anneannem için olmasını istedim..
Anneannem sessiz sakin bir kadındı fakat ömrünün ikinci yarısını sessizliğini bozarak yaşadı.Alzheimer onu bambaşka bir kişiliğe dönüştürdü.Her şeyin zıttı olmaya başladı hayatında.Ay'ın karanlık bir yüzü vardı,görünmeyen..Anneannem karanlık yüzünü uzun bir süre yaşadı,neyse ki tanık değildi o da kendine...
Çok çalıştı,o dönem kızları babaları okutmazken annem de dahil olmak üzere tüm çocuklarını iş sahibi yaptı.Yorgunluk nedir bilmezdi,her gün yeni şeyler yapar bize sunardı...
Bu yaz annemlerin yanına gittiğimde odada geçmiş kokan bir halı gördüm.Böcekler yemesin diye annem havalandırmıştı..Hikayesini anlattı...
Yaklaşık yetmiş yıl önce anneannem kızları için "zilli kilim"dedikleri halıları örmeye başlamış.Günümüzde hem maddi hem manevi değeri olan bu halıyı gördüğümde götürmek istedim..Her ilmekte kestiği koyun yünleri,kök boyaları,emeği görebiliyordu insan..Sırf görüntüsü güzel diye aldığımız makine halıları bu güzel kilimler yanında sönük kalıyor...
Düşünüyorum;şimdi kim yapar bu kadar büyük bir emeği?
Dilerim oralarda memnundur,halısını torunu kullandığı için...
Emek bambaşka bir şey...
Ve buna saygı duyan bir nesil olmasını istemek ütopik değildir umarım...

8 Mart 2013 Cuma

Sınıf..

Sakız çiğniyorlar derste...İzin veriyorum.Bilimsel araştırmalar dahi sakızın aslında motive edici bir unsur olduğunu söylüyor..
Yenilsin,içilsin,kokmadığı sürece sıkıntı yok:)
Yazılı kurallarım yok,sınıfımda asılı değil.Sözlü kuralların öğrenciler tarafından belirlenmesinden yanayım.İhtiyaçtan doğsun kurallar,öyle olsun istiyorum..
Yüzüme kusma şartıyla püskürtülen "okul sütü"nden sonra,sabahları aslında sütün mide bulandırabileceğini kavrıyorum.Varsın diledikleri zaman içsinler.
Beş yaşındaki bir çocuğun tuvaletini yapamayacağı anlar da olabiliyor,ben de kendi çocucuğummuş gibi altını temizleyebiliyormuşum.Açıkçası yapamayacağımı düşünürdüm..
Öğretmeni karşısında küçük adamın özgüvenini sarsan sisteme buradan selam olsun!
Kırk dakika oturdum sıralarında,sırtım ağrıdı,yoruldum.Kalemlerini açmaları için izin veriyorum.Yürüsünler,dayanılacak gibi değil o sıralar anlayabiliyorum..
"Beni dinleyiiiiin,tahtaya bakııın"lar yok.Tahtaya bakmıyorlarsa sorun bendedir.Patlatıyorum bir tekerleme,ya da bir şarkı..Boncuk boncuk bakıyorlar,belki de korkuyorlar:)
En kötü resim de panoda,ilk yazdıkları mektup da..
Olsun "Öretmenim"diye yazarlar,çünkü öğretmediğim bir "ğ"sesi var:)
Birinci sınıf onlar.Şimdiden aslında ne kadar da sıkıntılı bir eğitim hayatları olacaklarını hissettirmemeye çalışıyorum..
Çünkü neresinden tutsan elinde kalacak...
Biraz daha sabır,kaldı işte dört harf...


21 Şubat 2013 Perşembe

YILINI BEKLEYEN ÇİÇEK..


Mutfak masamdaki orkideye uzun uzun baktım.Bir sene önce bana hediye edilen bu güzel çiçek ilgisizliğin üzerine zarif beyaz yapraklarını dökmüş,sahibine küsmüştü.Balkonun bir kenarında uzun bir süre yeşil yapraklarını muhafaza ettikten  sonra babam onunla ilgilenerek yeniden tomurcuklanmasını sağlamıştı..
Anahtar kelimeydi yeniden can veren;"İlgi"
Bir sene sonra aynı gün bana inat aynı güzellikte açıverdi çiçeklerini güzel orkide...
Yaşadığı sürece de açmaya devam edecek,ne güzel..
Minik birlerim de küçük orkideler gibiydi aslında,başlarını bir okşayışım okumalarına en büyük motivasyondu.O gün ilgilenemediğim bir küçüğüm ertesi gün bir kenarda sessiz ve derse karşı "ilgi"siz durabiliyordu..
Güzel çiçeklerimizi dökebildiğimiz bu kısa ve tatlı hayatta,eski acılara,üzüntülere inat yine aynı güzellikte çiçeklenebiliyoruz biz de..
O zaman ne yapalım?
İlgilenelim kendimizle,onlarla,onunla:)
İlgilensinler de:)..
Değişik bir kelime şu "ilgi"
Sürekli yazdıkça "ilgi"nç olduğunu anladım
:)ve
Sustum:)


7 Ocak 2013 Pazartesi

Yapılamayan Diyet

Kilo aldım...
Uzun zamandır tartılmadığım için-ya da baskülde göreceğimi tahmin ettiğim için:)-yediğime-içtiğime dikkat etmeden midemi şenlendirdim,durdum.Hafta sonları kahvaltısı,akşam davetleri,film sırası çerezleri,tatlı krizleri derken geçen zamanın bana nasıl bir fazlalık kazandırdığının bilincine vardım.İnsan kendine eş bulunca da ayarı fazlasıyla kaçırabiliyor.Üniversitedeyken "Karnımız mı acıktı sanki?"diye yanıma kedi gibi sokulan dostlarım vardı benim.Şimdi de eşim...
Ahmet ile karar verdik,yeni yıla diyetle başlayacaktık,ta ki ertesi güne kadar:))

D-Smart'ta yayınlanan bir yemek kanalına takılıp kalınca,"Adam ne de güzel yaptı,biz de denesek mi?"deyince,eh bir de kendimizi kandırınca,soluğu mutfakta aldık..
Kendimizi renkli ev makarnaların daha az kalorili olacağına inandırdık,tavuğu az yağda pişirince de masum olacağını düşündük,önceden de brokoli yemişiz ki,oooo diyet tam dozunda:))
Yaptık,yedik,pişman da olmadım sanırım..

Hala fazla kilom var,diyet yapanlara özenmekle kalmayıp,azimleri için kendilerini tebrik ediyorum..
Yine de güzel şey yemek ya...
Allah,kimseyi açlıkla terbiye etmesin...

Not:Özellikle kış mevsiminde karnı aç olan çok fazla sokak hayvanı var.Geçenlerde kemikleri vücuduna yapışmış bir köpeği çöpü karıştırırken görünce içim cız etti.En azından yediğiniz yemeklerden arta kalanları onlara verirseniz büyük iyilik yapmış olursunuz.Yazın susuzluktan,kışın açlıktan ölüyorlar...