2 Ağustos 2010 Pazartesi
Kalemin yeniden icadı...
Kurşun kalemler…
Minik ellerin sarıp sarmaladığı,heyecanlandığında sapını kemirmekten çekinmediği,sıra arkadaşlarıyla boylarını ölçüp dersin bölünmesine neden olan uzun,orta,kısa kalemler…
Küçüklüğüme dair en karalaması bol anılar, çantamdaki kalemler,silgiler ve onları içine hevesle yerleştirdiğim kalemliğimle yaşadığım anılardı.
Sınıf arkadaşlarım beğendikleri metalden kalemliğimin fiyatını sorduklarına,onbinbeşbinbeşyüzdoksandörtkırksekizbinyüz…diye abartılı ve uyduruk bir sayı söyleyip,hem pahada hem de manevi olarak bendeki değerinin ne kadar önemli olduğunu anlatmak istemiştim.Öyle ya,bana hediye eden annemdi…
Üzerinde arı maya deseni olan silgileri koklamamıza izin vermezlerdi,kanser yapıyormuş diye…Halbuki ne kadar güzel kokuları vardı silgilerin!
Kurşun kalemlerimi de kemirmeyeyim diye sapına yaylı,renkli oyuncaklar takardı annem.Bu kalem oyuncaklarının,öğretmenimden azar işitmeme neden olduğunu bilmezdi çünkü!
***
Öğrencilerimin mektuplarının,hediyelerinin olduğu ahşap kutumda bir şey gözüme ilişti.
Çocuklara yazı yazdırırken arka sırada yazı yazmak için kendini parçalayan bir öğrencim vardı.Yanına yaklaştığımda yeni icadıyla tanışmış oldum.Yazı yazamayacak duruma gelmiş olan kalemin sapına demir geçirerek kalemin ucunu çıkarmış,kalemi tam anlamıyla bitene dek kullanılabilir hale getirmiş.
Masum yüzüne bakakaldım.İsraf edilen onlarca kalemin içinde bu kalem ne kadar da asil görünüyordu.
Benim çocuklarım,yokluğu en zirvesinde yaşadıkları için hayata çok güzel bir ders veriyordu.
Yanına eğilip daha geçenlerde ona verdiğim kalemi neden kullanmadığını sordum.Derslerin birinde ödül olarak hediye ettiğim için saklıyormuş.”Kullan!Bitince sana hediye edeceğim çok güzel kalemlerim var!!”dedim…
Kalemini de saklamak istediğimi söyleyip elinden aldım…
Kutudaki her bir parça ayrı bir anıyı barındırıyordu ben de,kalemi gördüğümde o anıyı bir kez daha yaşadım…
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
23 yorum:
Nasıl duygulandım o çocuğun kalemin ucuna demir geçirip bitene kadar kullanmaya çalışmasına... Gözlerim yaşardı valla. İyi ki alıp resmini çekmişsin. İbret olmalı bu herkese. Hatırladım da, bir gün eşimle durakta otobüs beklerken yerde hiç kullanılmamış bir kalem gördük. Bir öğrenci grubu geldi. İçlerinden biri dalgasına kalemi ayağıyla mazgala itekledi. Kalem düştü gitti tabii. Eşim de "Niye yaptın bunu? Onu bulamayanlar da var" dedi. Yokluk içinde büyüyen çocuklarla herşeye sahip ama kıymetini bilmeyen çocukların farkı bu işte. Çok güzel bir şeyi, yakalamışsın Ezgi'm.
Suinci;Sil,karala...Elindeki en tatlı oyuncaktır kalem...
Sınavdaki yuvarlakları muntazam dolduran da o,yeni icatlara yelken açtıran da...
Kalemlikler,dediğim gibi tatlı anılarımı çıkarır ortaya...
Sihirli yazılar;Nihan ablayla konuşurken,bana"kuzucukları yaz lütfen!Onları okudukça bazı şeylere boş yere üzüldüğümü anlıyorum."demişti...
Onları yazmayı seviyorum.Evet,beni delirttikleri anlar oluyor.Evet,bazı anlarda sınıftan dışarı çıkıp nefes alıyorum.
Ama onlarla olmaktan çok mutlu oluyorum.
İçtiğim plastik şişeyi bile değerlindirir onlar anı diye.
Köyde öğretmenliğin kıymetini daha iyi anlıyorum.öğretmenler gününde süslü çiçekler vermiyorlar,ya da pahalı hediyeler...Koyunlarından çıkardıkları evden kaçırılma yapma çiçekleri bana sunacak kadar cesurlar!!
Çok şey var o ahşap kutuda...
Paylaşırım,zamanla...
İşte tam olarak da demeye çalıştığım buydu Ezgi. Oturdum düşündüm yazını okuduktan sonra bugün gün içerisinde nelerden şikayet ettim; ilk önce havanın sıcaklığından, sonra önümde yapmam gereken ama bir türlü yapmak istemediğim işlerden, yakında başlayacak olan yeni bir çalışmanın stresinden, evin dağılmasından, trafikten v.s v.s. Sonra ne zamanki eve gelip de yazını okudum, "hah işte" dedim kendime "ne boş şeylere üzülüyorsun" sadece bir fotoğraf karesi bile yeterliydi aslında. Kendimi ne zaman lüzumsuz üzüntüler içinde bulsam gelip senin blogunun sayfalarında dolanıyorum. İçimden şu an açık bir kırtasiye bulsam da bir koli kalem göndersem o kuzucuklara diye geçirdim. Olmayan birşeyi oldurmaya çalışmak, yokluğu müthiş icadlarla tekrar var etmek bu olsa gerek.
Kuzucuklarını ve onların hikayelerini çok seviyorum, lütfen onları hep yaz. Bana bazen unuttuğum bazı değerleri kulağıma fısıldatıyor satırların.
Nihansu;Hikayeleri o kadar bol ki,anlatırım elbet...
Eylül ayı,oturup onların defterlerini ciltlediğim ve onların sevinçten havalara uçtukları bir ay...
Bir yanım tatiiiil!!!derken diğer yanım garip bir şekilde onları istiyor...
Ah o çocuk yürek!...
Umarım büyüdüğünde kalemini çaktığın demir gibi bir yüreğe sahip olursun...
Hani çakı gibi derler ya..
Ve ben eminim Ezgi Öğretmenin yetiştirdiği öğrencilerin Onun emeklerini boşa çıkarmayacağından.
çocukların çok yakıyoo benim içimi
bu fotoğraf gerçekten çok hoş , çok düşündürücü , biz bile farkında olmadan ne çok şeyi israf ediyoruz. iyi ki varsın ezgi , iyiki bize elimizdeki değerlerin farkına varmımızı sağlıyorsun , okulların açılmasını ve yeni hikayelerini okumayı sabırsızlıkla bekliyorum...
Yoklukla büyüyen çocuklar hayatı daha sıkı tutarlar ellerinde Ezgi'cim.
Yüreğine sağlık.
Newbahar;Eminim onlar hayatı iyi öğreniyorlar.Ders bölünmesin diye sırasında kağıttan çöp kutusu yapıp o minik kalemlerini sivritecek yüreğe sahip onlar...
Işıl;Çocuklara uzanan bir yardım eli içteki yangını söndürmeye yeter,biliyorsun...
Bu düşünceye sahip olanlar zaten elinden geleni de yapıyordur onlar için,bunu da ben biliyorum...
Elif;Gerçekten israf ettiğimiz çok fazla şey var aslında...Ben de onlardan öğreniyorum...
Onlar okul açılmadan da bana anlatacak çok malzeme bırakıyorlar:))
Özlem;Evet,çok haklısın.Teşekkür ederim.
Böyle yokluklar içinde büyüyen çocuklar her şeyin ... Böyle yokluklar içinde büyüyen çocuklar her şeyin kıymetini çok daha iyi biliyorlar ve biz büyüklere bile bazen ne çok şeyler öğretiyorlar...
"Bu gün acaba ne yazsam? "diye sorduğunda insan kendisine; Hayatın içinde yaşanılan gerçek an'lardan ve hele ki o izler bırakan anılardan daha anlamlı hiç bir şey olamaz bence...Çünkü yazdığın bir tek senin yaşadığındır ve gerçektir!ve sen ezgiciğim, o minik öğrencilerinle ilgili anılarını yazmaya devam et...hem senin hem de okurlar için bundan daha güzel bir hatıra olamaz...
sevgilerimle...
Esmir;Onları yazdıkça rahatlıyorum,mutlu oluyorum.Herkes bilsin istiyorum buralarda da okumak için direnen çocukların olduğunu.Siyasetten,politikadan,Dünya'dan bir haber,tahta oyuncaklarla oynayan çocukların sesini işitsin istiyorum...
O.5,0.7 kalemlerin çıkması benim için tam bir devrimdi. Neydi o ya kurşun kalemin ikide bir ucu kırılır, kalemtraş ile açmaya uğraşırken öğretmenin yazdırdıklarını kaçırırsın -bu konuda en iyi çözüm kalemin her iki ucunu da açmaktır, biri bitince ya da kırılınca diğerine geçersin- Biz de kalemlerimizi ancak elimizde tutamayacak denli küçüldüklerinde atardık... Bugün Anadolunun çok yoksul bölgeleri dışında bu tür sıkıntı(lar) yaşayan öğrenciler kalmadı sanırım, Türkiye göreceli olarak zenginleşti... Bu ayrı bir konu...
İsraf konusunda oldukça duyarlıyım; ekmek de israf edilmemeli, su da, kağıt ve kalem de... En çok da zamanın israf edilmesi canımı sıkar. Bir de önceki yorumcuların belirttikleri gibi bu tür zorluklar yaşayan insanların hayatın üstesinden gelme konusunda başarılı olduklarını düşünüyorum.
Okulun ve öğrencilerine ilişkin yazdıkların beni etkiliyor keyifle okuyorum.
Kurşun kalem konusunda deneme tadında bir yazı; bu arada yazıların günlük türünden uzaklaşıp, deneme türüne göz kırpmaya başladı.
Sevgiler
AcarTolga;Ben de 0.5 uçlu kalemlerle yazmaktan keyif alırdım.İki ucu sivritilen kalemler vardı bizim zamanımızda.Bir tarafı kırmızı,diğer tarafı maviydi,bilmem hatırlar mısın?...
Zamanın israfı gerçekten de kötü.İstediğimiz gibi de israf ediyoruz malesef...
bizimle bu hikayeni paylaştığın için cok teşekkür ederiz.
Diclekıyısındamasalkentim;Ben de okuduğun için teşekkür ederim...
Yazdiklarinizi ictenlikle okudum,icim burkuldu,sevindim,artik izleyicinizim...Sevgiler.
Bir Terazi Kızı;Hoş geldiniz sayfama:)Teşekkür ederim yorumunuz için...
Yan yatmış can çekişen bir kalemin arkasına saplanmış minicik bir demir parçası, bir fotoğraf karesinden çıkıp yüreğe saplanan bir hançer olur bazen.
Saplandı mı yokluğun zehrini kusar kalbimize.
Biz insan oluncaya kadar da kusmaya devam eder...
Oyumben;Çok güzel bir yorumdu...
Yorum Gönder