3 Şubat 2010 Çarşamba
bir ödül ve geçmiş...
Kızım olsa “İrem”koyardım adını.Yüzünde geçmişimi gördüğüm bir yürek olurdu.Acaba kaderi de onun gibi olur muydu?İrem;geçmişin gülen yüzüydü,geçmiş gülemedi onun kadar…
İlkokul çocuklarıydık.İsimlerimizin çizildiği sıramızda,arkamızda binlerce kez düşmekten bıkmamış bir Türkiye haritası fon oluştururdu gülüşümüze.Şeker bulaşığı olmuş dillerimizle sevincimizi anlatırdık.Dostluk o dönemlerden başlıyordu,biz de döneme uyuyorduk işte…
İrem…Uzun boyu,bembeyaz yüzü ve kendine has gülüşüyle kendine çekmeyi başaran bir kızdı.Ne var ki geldiğinden beri benimle çok tartışırdı.Yaptığım her şey onun gözüne batar,kendince kalıplara sokabilmek için türlü çaba harcardı.Anlamamıştım o dönemlerde benim iyiliğimi düşündüğünü…Uğraşmaktan bıkmazdık birbirimizle,türlü kavgalar yapar,canımız acıdığında olanları umursamadan yardıma koşardık.Onun sözleri mutlu ederdi beni ve onun sözleri acıtırdı canımı.Sahi,dost böyle olmalıydı.Neyleyeyim beni bir yıl sonra unutanı!Dostluk baki kalmalıydı…
İlkokul sıralarından ayrıldığımız da o da ayrılmıştı yaşadığı şehirden.Binlerce kilometre uzağa gitse de mektuplarıyla yalnız bırakmazdı.Zaman sonra mektuplarda azalma olduğunu fark ettim.En son yazdığı mektupta yazıları çirkinleşmiş,eğrilikten okunamaz hale gelmişti.Kızdım yine kendimce,beni unuttu diye…
Son mektubunu hastanedeki yatağında yazmış.Yerinden kalkamadığından yazabilecek bir masa bulamamış.Kan kanseriymiş ve haberim yokmuş…Üzülmemi istemeyen dost,canımı sandığından daha çok acıtmış…
Lapa lapa karın yağdığı o gün ölüm haberini aldım,okulun penceresinden baktım.Artık göremeyecekti rüzgarın okşadığı kavakları,amcalar,teyzeler ölecekti duyamayacaktı.Zaman çöreklenecekti odalara;göremeyecekti.Su,susayacak,güneş terleyecek;bilemeyecekti.İşe gidecekti hayalet insanlar;donuk yüzlerini fark edemeyecekti.Sen en iyi dostumsun diyecektibirileri;sevinemeyecekti…
Olta atmasın insanlar dost aramak için.Dost gönüldedir.Dost burnunuzun dibindedir.Dost bir arayış değildir,dost kazanıştır…Emanet ruh giydirilemez dosta,olduğu gibi sevilir.Mutlu olunulmalıdır ki sizi üzebilen bir dostunuz vardır…
Ömrünüzün gölgesine sığınabilecek dostlar bulmanız ümidiyle…
Sevgiler benden herkese…
Sevgili arkadaşım "http://nazirembebek.blogcu.com/"bana bu ödülü layık görmüş.Ona buradan çok teşekkür ediyorum.Kısa zamanda tanışmış olmamıza rağmen beni bu ödüle layık gördüğü için çok sevindim.Teşekkürler:)
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
4 yorum:
Başın sağolsun ilk olarak..
Çok şükür ki dostum;birilerinin de dostuyum. Dediğin gibi aramakla olmuyor. Emek gerekiyor emek...
(Buraya yorum yazmayı unutuyom ben ayağım alışsın artıkın:p)
sevgiler..
Çok üzüldüm Ezgilim başın sağolsun..Hayat..
bir bakıyorsun güllük gülistanlık,bir bakıyorsun her yer harabe..
Dost gönüllerde yaşamak dileğiyle canım..sevgilerimle
Alışık değil Newbahar senden böylesi hüzünlü hayat hikayeleri dinlemeye.
Başta ki satırlarda kızım olsun, adı İrem olsun derken sen, bende Elif, Elif diye sayıklıyordum içimden.
Ne yazık ki İremin ölümlü bir öyküsü varmış.
İçim burkuldu tamda kar yağarken. Tamda havanın ayazını, karın tipisini yüreğimde hissederken bir de bu İrem vurgunu...
Ezgiiimmmm...
Başın sağ olsun Ezgi'm. Benim de kanser hastası bir lise arkadaşım var. Şu an için durumu iyi neyse ki ama yazını okurken inan o geldi aklıma.
"Mutlu olunulmalıdır ki sizi üzebilen bir dostunuz vardır…"
Ne kadar da güzel söylemişsin, bizi üzebilen bir dostumuz olduğuna dahi sevinmemiz gerekir. Bir de "Dost, olduğu gibi sevilmelidir" demişsin. Katılıyorum. Dostu kalıplara sokamayız, değiştiremeyiz, olduğu gibi sevebiliriz ancak...
Ölüm, sözün bittiği yerdir. Her konuda ahkam kesmek mümkün de konu ölüme gelip dayanınca ne diyeceğini bilemiyor insan. Ecel ile geldiğinde, ilahi takdir olarak sükunetle karşılamaktan başka çare yok. Allah, İrem yattığı müddetçe, onun yaşayamadığı yıllarını sevenlerine katsın. Bu yazınla birlikte, dostlarımızın kıymetini bilmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlamış olduk. Sevgilerimle...
Yorum Gönder